Herkese olmuştur mutlaka. Bir şeyi anladım sanırsın, bir his olarak gelir anlamak önce, sonra anlamadığını anlarsın. Bir şeyi anladığımıza inanıp, detaylı bir şekilde sorgulandığımızda aslında anlamadığımızı fark ettiğimizi deneyimlemişizdir çoğu zaman. Bana matematik bölümünü okurken sıkça olmuştu en azından :).
Sahi nedir anlamak? Bilmenin ötesine geçmek, bağlantıları kurmak.
Anlamak icin öğrenmek gerekiyor anlamak için bilmek gerekiyor.
Anlamak ille de haz verir. Aksini düşünüyorsan anlamamışsın demektir. Anlayana kadar ille de acı çekmeyi kabul etmen gerekir. En önemlisi anlamamanın acısını. Bazen uzunca bir süre.
Anlamak zordur. Odaklanmak istiyor anlamak. Panik yapmamak gerekiyor ille de sükunet istiyor. Kendini az biraz bırakmayı. Anlamadığın şeyler oluyor canın sıkılıyor, huzursuzluk veriyor anlamamak.
Anlamanın derinliği var. Anlamak katman katman.
Anlamak özgürleştirir. Anlamak mı özgür kılan, özgür olan mı anlayan?
Bir insanı anlamak, bir kitabı anlamak, bir teoremi anlamak, bir problemi anlamak… Bir şeyi anlamak için herkesin zihninde tek bir anlam mı oluşmalı? Yoksa her birey kendince mi anlar? Neyi anlamaya çalıştığımıza göre, anlam bazen nesnel bazen öznel boyutta.
Matematikte toplamanın ne oldugunu anlamakla Sefilleri anlamak aynı şey mi? Birinde anlam tek boyutluyken diğerinde çok katmanlı bir süreç. Toplama işlemini anlamak herkeste aynı sonucu vermeliyken, Sefiller’i anlamanın hem nesnel hem öznel boyutu var diye düşünüyorum.
Peki anlamak sadece insana özgü mü? Şimdilerde çok meşhur olan gelişmiş büyük dil modelleri nesnel veya öznel bir anlama idrakine sahip mi?
Matematik işlemlerini neredeyse kusursuzca yapabiliyor, satrançta ortalama bir insanı kolayca alt edebiliyor. Nesnel boyutta anlayabiliyor gibi görünüyor. Peki, bu bizim anlama hissimiz gibi bir şey mi? Şu an icin bu dil modellerinin tek anladığı şey, uygun bir devam metni üretebilmek. Biliyor ama anlamıyor — tıpkı her bildiğimizi anlamadığımız gibi.
Sefiller’i özetleyebiliyor. Oznel boyutta anlama yetisine sahip diyebilir miyiz o halde? Yapay zekanın eğitiminde gördüğü verileri zihni kabul edersek, teknik olarak bir fikir beyan edebiliyor diyebiliriz. Sonuçta o da bu ‘zihne’ göre yanıtlar üretiyor. Eğer anlamın öznel boyutu tamamen kişiselse, halüsinasyon veya saçma fikirler üreten bir yapay zekaya “anlamıyor” demek ne kadar tutarlı?
Burada çok basit bir renk analojisi kullanmak istiyorum. Senin zihin havuzunun rengi sarı olsun, Sefiller kırmızı renkte olsun sen Sefilleri anladığında ortaya turuncu çıkarken, zihin havuzu mavi olan birinde mor rengi çıkıyor. Yapay zekanın ‘zihni’ adeta siyah gibi, hangi renkle karışırsa karışsın siyaha döndürüyor, o yüzden anlamadığını düşünüyoruz. Yani elle tutulur beğenebileceğimiz bir renk çıkmıyor çoğu zaman.
Anlamak, insan zihninin en büyüleyici süreçlerinden biri. Bilmekten öte bir şey, bağlantıları kurmak, derinleşmek, bazen sancılı bir yolculuk. Yapay zeka içinse, bu yolculuk bambaşka bir formda — bizim anlama deneyimimizle kıyaslandığında eksik, belki de yalnızca yüzeysel bir taklit. Anlamak, insanın sınırlarını genişletiyor; peki anlamak mıdır gercekten insana sınırlarını aştıran, yoksa özgürlük mü insanı anlamaya iten? Belki de bu sorunun cevabı, anlamanın en derin katmanlarında gizlidir.
Anlamanın Renkleri was originally published in Türkçe Yayın on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.