Ben Kimim?

Ben Kimim?

BEN VE BENİ İZLEYEN BEN: Varlık, Farkındalık ve Gerçeğin Eşiğinde Bir İç Yolculuk

İnsanın zaman zaman durup kendine sorması gereken sorular vardır: “Ben kimim?”, “Gerçek nedir?”, “Benliğin arkasında başka bir ben daha var mı?”

Bu sorulara cevap bulmak zorunda değiliz. Bazıları cevapsız kalmak içindir. Ama bir soru tüm diğerlerinin özünü taşır:

Ben dediğim şey aslında ne?

Bu yazı, bu soruya verilen kişisel bir cevap arayışının notlarıdır.

Gerçeği Aramak Değil, Gerçekte Kimin Aradığını Görmek

Çoğu insan “gerçek” peşinde koşar. Evren, enerji, varoluş… Kimileri dinlere sarılır, kimileri bilime, kimileri ise hiçbir şeye inanmaz.

Benim yaklaşımım daha agnostik:

Bilinmeyecek olana saygım var. Bilinmeyecek sorulara enerji harcamam. Beni ilgilendiren, cevaplanabilir olan tek şey: “Ben kimim?”

Evrenin sırrı mı? Zamanın doğası mı? Ölüm sonrası bilinç mi?

Belki cevapları var, belki yok. Ama benim aradığım bunlar değil.

Ben kendimi arıyorum. Varlığımı oluşturan çekirdeği. Düşünen, hisseden, sorgulayan değil… Olan tarafı.

Bilinç mi, Enerji mi, Yoksa Bambaşka Bir Düzen mi?

Evrene baktığımda bir düzen olduğunu hissediyorum. Düzeni saklayan, belki de dış bir güç değil. Belki o düzeni saklayan biziz.

Belki tek bir bilinç var… Ve biz onun farklı perspektifleriyiz. Aynı bilincin milyarlarca görünümü, milyarlarca tadı.

Ve bu bilinç yaşamı deneyimliyor: acıyla, mutlulukla, merakla, ölümle, doğumla…

Bir metaforla ifade edersek:

Bilinç, deneyimin tadına varmak için “ben”ler yaratıyor olabilir.

Her birimiz o sonsuz bilincin bir rengi, bir formu, bir hikâyesiyiz.

“Beni İzleyen Ben”: İçimizdeki Sakin Gözlemci

Bazen insan öyle bir noktaya gelir ki…

Düşünceler akarken onları izleyen başka bir şey fark eder. Duygular yükselirken onları gözlemleyen sessiz bir alan belirir.

Sanki beni izleyen bir ben daha vardır.

Bu bir varlık değil. Bir ses değil. Bir kontrol mekanizması değil.

Bu, psikolojide “gözlemleyen ben” olarak geçen, felsefede “tanık bilinç”, bilimde “farkındalık alanı” diye tanımlanan derin katmandır.

Bu katman yargılamaz. Konuşmaz. İnşa etmez.

Sadece izler.

Ve belki de gerçek varlık tam olarak budur.

Varlık = Farkındalık

Zaman çökerse sonsuzluk da çöker. Başlangıç yoksa bitiş de yoktur.

Bu yüzden “varlık” soyut bir kavram değil:

Varlık = Farkındalık.

Düşünceden önce gelen o sessizlik, kimlikten önce gelen o açıklık, her deneyimin altında duran o sabit zemin…

İşte var olan budur.

Gerisi, bilincin oluşturduğu geçici şekiller.

Zaman Yoksa “Sonra” Diye Bir Şey de Yoktur

Bir noktada şu düşünceye vardım:

Zaman bir illüzyonsa, sonuç diye bir şey yoktur.

Bilinç bir hedefe gidiyormuş gibi görünse de:

Belki hiçbir sonuç yok.
Belki hiçbir final yok.
Belki bilinç yalnızca deneyimliyor.

Ve bu beni rahatsız etmiyor.

Çünkü benim derdim sonrasını bilmek değil. Benim derdim, beni oluşturan varlığı görmek.

Gerçek, Dışarıda Aranan Bir Şey Değildir

Gerçek ne dindedir, ne mistik öğretilerde, ne bilimsel formüllerde.

Gerçek; düşüncelerimizin arkasında duran o gözlemci farkındalıkta, yani ben olmadan önceki ben’de gizlidir.

Sorulması gereken soru şu:

Gerçekte var olan kim?

Cevap:

Ben değil.
Benliği izleyen ben.
Farkındalık.
Varlığın kendisi.

Bu Yazıyı Neden Yazıyorum?

Çünkü bu arayış yalnız değil. Benim gibi düşünen, sorgulayan, varlığı anlamaya çalışan başkaları da olabilir.

Bu yazı bir öğreti değil. Bir dogma değil. Bir iddia değil.

Bu yazı, sadece bir “uyanma işareti”dir.

Okuyan biri kendi içindeki sessiz ben’i fark ederse… Gerçek bir düşünce başlar.

Belki Gerçek Hiçbir Zaman Bulunmayacak. Ama Kendimizi Bulmak Mümkün.

Gerçek belki ulaşılmaz. Ama ben ulaşılabilir.

Farkındalık her zaman orada. Sessiz, sakin, izleyen, dokunulmaz.

Ve belki tüm varlık, tüm deneyim, tüm evren…

Sadece onu fark etmemiz için vardır.

Ben Kimim? was originally published in Türkçe Yayın on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.