Bugün Doğmuştu: Agatha Christie

Polisiyenin en tanınmış yazarlarından Agatha Christie 1890’da bugün doğmuştu. Okumaya başlayacağınız yazı Gazete Sanat’ta yayınlandığına göre, tıpkı yazmaya başlarken benim aklıma düştüğü gibi pek çoklarının ister istemez soracağı sorudan girelim: Agatha Christie’nin yazdıkları sanat eseri olarak kabul edilebilir mi? Söz konusu soru şu geniş kapsamlı tartışmanın yansımasıdır: Polisiye, bir tür olarak, edebiyat sanatı içinde değerlendirilebilir mi? Peşi sıra: Bu soruya olumlu yanıt versek bile, polisiyenin sanat değeri nedir? Yanıtlaması güç sorular, sadece tartışmanın geçmişini özetlemek bile bu yazının sınırlarını aşar. Kendi adıma, Christie üzerine yazmak bile, nerede durduğumun kanıtıdır.

Nedir, Christie’nin edebiyat sanatı içindeki yerinden bağımsız bir şöhreti olduğu kesin. Sadece yazdığı İngilizcede değil sayılamayacak kadar çok dilde kitapları yayınlanmış, dünya ölçeğinde çoksatar olmayı başarmıştı. İlk kitabı yayınlananı 105 yılı buldu ama büyük olasılıkla çok okunmayı bir süre daha sürdürecek, demem o ki Christie’nin moda olmanın ötesine geçtiği de belli.

Agatha Christie’den uyarlanan Fare Kapanı oyunu 70 yılı aşkın süredir kesintisiz
sahneleniyor!

Çevrildiği hemen her dilde tüm külliyatı yayınlanan Christie’den yapılan uyarlamalar, kitaplarına yapılan nazireler de ciddi bir toplam eder. Dolayısıyla bir tarzın, “kim yaptı?” türü polisiyenin zirvelerinden olduğunu inkâr edemeyiz. Kitaplarının reklamı yapılırken yakıştırılan “Cinayet Kraliçesi” benzetmesi abartılı olmakla birlikte temelsiz değildir. Fakat Christie’ye dair önyargılardan bazılarını hırpalamak şarttır. Şunun gibi: Katıksız başarılı değildi, hem diğerlerinden zayıf hem de satışı düşük kalan kitapları vardı. Hemen verilmesi gereken örneklerden biri, ilk Poirot kitaplarından Büyük Dörtler’dir. Poirot öyküsü olmaktan çok Sherlock Holmes’un Profesör Moriarty ile mücadele ettiği serüvenlerin taklididir, üstelik kötü yazılmış bir romandır.

Ne güzel ki, hâkim olduğu türde çığır açıcı olabilmiştir. Dilimize tebelleş olan yabancı sözcüklerden birini kullanmak zorundayım, “spoiler” vermemek için konularına girmeyelim; Roger Ackroyd Cinayeti ve On Küçük Zenci olumlu anlamda ayrıksı kurgulardır. Bu romanlar polisiyeyi yenilemiştir.

Roger Ackroyd Cinayeti – ilk baskı kapağı

Özyaşamöyküsünü okursanız yazarlık işini (onun için bir meslekti) hiç yüceltmediğini, hele kendini hiç övmediğini görürsünüz. Olanca mütevazılığıyla ilk romanlarını ve adını birkaç kez andığım büyük kahramanı Poirot’yu nasıl oluşturduğunu sereserpe anlatmaktan çekinmemiştir.

Bu mütevazılık yanıltıcı olmasın, ilk kitaplarının büyük bölümü, son kitaplarının handiyse tümü, yazmaya yeni heveslenenler için ders kitabı niteliğindedir. En yalın haliyle kurgu, daha ötesi, seslendiği okuyucu kitlesine göre bir sistem kotarmak, en billur haliyle Christie’den öğrenilebilir – tabii heveskârlıktan çıkar çıkmaz terk edilmek ama unutulmamak kaydıyla!

Christie’nin andığım sisteminin taşıyıcı kolonu sıradan, hatta basmakalıp düşüncelerdir. Genelgeçer kalıpları kullanmaktan hiç çekinmez, bunlar varlıkları göze sokularak dalga geçilen, böylelikle doğallaştırılan önyargılardır aslında. Kitaplarında hemen her kişinin ağzından sunduğu önyargılar öylesine aşikârdır ki sıradanlaşır ve sorgulanmaz olurlar. Christie bu bağlamda muhafazakâr ahlaka bağlılık yönünden irdelenmelidir.

Örneğin kitaplarında kimlerin katil çıktığını listelerseniz, Hüseyin Rahmi’nin üzerine ciddi ciddi düşündüğü “Dünyanın mihveri kadın mı para mı?” sorusuna Christie’nin verdiği yanıtı alırsınız. Yetmedi, Christie hemen her kitabının sonuna mutlu bir evlilik yerleştirir – ya yeni bir evlilik gerçekleşir ya da kötü giden bir evlilik tamir edilir.

Niyet okumayalım, bunları bile isteye yazmış olmayabilir – kalemi istemeden bu düşünsel/ahlaki yapıyı kurmuşsa daha tipik bir inceleme konusudur, o ayrı. Bile isteye yaptığı, küçük bir sözcük oyunuyla, aslında bile isteye yapmadığı ise kendi yaşamındaki tek polisiye olayı, canı sıkıldığında ortadan kaybolup herkesi peşinden koşturduğu on bir günü hep gizli tutup hiç anlatmamasıdır – anılarında bile. Herhalde pırıl pırıl bir sistem haline getirdiği muhafazakâr önyargılarına sığmadığı içindir!

The post Bugün Doğmuştu: Agatha Christie appeared first on GAZETE SANAT.

The post Bugün Doğmuştu: Agatha Christie appeared first on GAZETE SANAT.