Hız ve Hafıza Arasındaki Gizli İlişki

“Yavaşlık ile hatırlama, hız ile unutma arasında gizli bir ilişki vardır.”
 — 
Milan Kundera

Hız ile hafıza arasında gizli bir ilişki olduğunu söyler Milan Kundera “Yavaşlık” adlı romanında. Sözleri şu şekildedir,

“Bir adam sokakta yürürken aniden bir şey anımsamak istedi ve o anda kendiliğinden yürüyüşünü yavaşlattı. Buna karşılık, başka bir adam ise az önce yaşadığı kötü bir olayı unutmaya çalışırken, sanki bulunduğu yerden hemen uzaklaşmak istiyormuşçasına farkında olmadan yürüyüşünü hızlandırdı.”

Photo by Lacey Raper on Unsplash

Verilen örneğe bakılacak olursa, bir şeyi anımsamak istediğimizde duruyor veya yavaşlıyoruz, bir şeyi unutmak istediğimizde ise o anki hareketimizi veya düşüncelerimizi hızlandırıyoruz.

Buradan hareketle zihnimde beliren sorular işe şunlar oldu;

Yaşadığımız hayatın hızını kendimiz mi beliriyoruz?

Yoksa toplumsal olarak unutmak veya kopmak istediğimiz bir şeyler mi var da bu kadar hızlıyız?

Yavaşlamanın neredeyse imkansız olduğu bir hız tünelinde yaşadığımızın farkında mıyız?

Hafıza ile hız arasındaki bağlantı ilk bakışta “doğru orantılı” gibi duruyor. Yani hız artarsa hafıza kuvvetlenirmiş gibi. Ancak Kundera ters bir bağıntıdan bahsediyor. Ona göre hız azaldığında hatırlama kabiliyeti kuvvetleniyor.

Buna benzer çarpıcı bir örneği Sinan Canan’dan dinlemiştim. Hiçbir şey yapmadığımız zamanlarda beynin özel bir moda geçtiğini söylüyor Canan. Konuşmanın ana fikri şu şekilde;

“Çoğu zaman çözemediğimiz bir sorunu bazen boş boş oturup manzara izlerken, bazen uykuya dalmadan hemen önce, bazen duş alırken aniden çözeriz. Genelde en lüzumsuz fikirler en olmadık yerlerde gelir insanın aklına.” diyor.

Kundera’ya benzer şekilde Canan da bir koşturma halinin aksine yavaşlık ve dinginlik anlarında beynin özel bir moda geçerek daha üretken hale geldiğini savunur.

Photo by Felix Eka Putra Kuntjoro on Unsplash

Hız ve hafıza arasındaki ilişkiyi araştırırken bir de Kahneman’ın iki sistemli zihin teorisi ile tanıştım. Kahneman’a göre zihin iki temel sistem üzere çalışıyor;

Sistem 1 : hızlı, otomatik, refleksif düşünme.

Sistem 2 : yavaş, bilinçli, analitik düşünme.

Kundera’ya benzer şekilde Kahneman da analitik ve bilinçli sonuçlar almak istediğimizde zihni yavaş moda sokmak gerekliliğini savunuyor.

Bilirsiniz, insan düşünmek ve hatırlamak istemediği durumlar karşısında kendisini daimi bir meşguliyetin içine sokar. Unutmak için tüm vaktini doldurur, durmadan planlar yapar. Belki de durduğunda yüzeye çıkacak olan şeylerden korkar ve bunlardan kaçınır. Arka planda çalışan bu sistem bir nevi duyguların kendini savunma mekanizmasıdır.

Buna karşılık hatırlamak, yavaşlık ve dinginlik neticesinde gerçekleşir.
Sessiz bir yürüyüşte, bir çay molasında, uzun bir seyahatte, arka planda kalmış bir çok detayı kendiliğinden hatırlarız.
Bu örneklerden benim çıkardığım en net sonuç ise şu;

İnsan, yavaşladıkça derinleşen, hızlandıkça da yüzeyde kalan bir varlık.

Hız Çağı ve Koşturma Hazzı

Kendimizi en çok ne zaman başarılı hissediyoruz? Gözlemlerim beni yanıltmıyorsa, o günü ne kadar meşgul geçirmişsek kendimizi o kadar “önemli” ve “işe yaramış” hissediyoruz. Nedendir bilinmez, sakin geçen günlerin sonunda ise içimizde anlamsız bir suçluluk duygusu beliriyor.

Modern zamanlarda her an bir koşuşturma halinde olmamız adeta bir zorunlulukmuş gibi. Az koşturan birey sistem için kusurlu ve noksandır. Çok koşturan birey ise sistem içinde en çok işe yarayandır. Ama hakikat böyle midir, cevabı siz verin.

“Hız, anlamın düşmanıdır.”
Byung-Chul Han, Yorgunluk Toplumu

Zamanı Yeniden Hissetmek

“Gerçek deneyim, yavaş bir anlatım gerektirir.
Hızla yaşanan şey, hatıraya dönüşemez.”
 — 
Walter Benjamin

35 yaşındayım ve hayatımın son 10 senesi diğer yıllara nazaran daha hızlı geçti. Son 10 yılda çok fazla seyahat ettim, çok fazla insanla tanıştım ve onlarla diyaloglar kurdum. Neredeyse boş vaktim hiç olmadı. Bunca dolu geçen 10 seneye rağmen, anılarım daha çok önceki yıllara yani üniversite, lise ve çocukluk zamanlarıma ait. Daha az şey yaptığım, daha yavaş yaşadığım zamanlara dair daha fazla anıya sahibim. Hızlı yaşadığımız zamanların anıya dönüşmediğini üzülerek söylemeliyim.

Photo by Nicole Geri on Unsplash

Marcus Aurelius’un “Kendime Düşünceler” adlı kitabında geçen şu cümle pek az kelimeyle çok fazla şey anlatıyor.

“Huzur istiyorsan pek az şey yap. Yalnızca iyi şeyler gerçekleştirmek huzuru sağlamaz, daha az şey yapmak da huzuru sağlar. Söylediğimiz ve yaptığımız şeylerin gereksiz olanlarından vazgeçersek hem boş zamanımız hem de huzurumuz artar.”

Yolculuk Nasıl Geçti?

Bir kahveyi acele etmeden içmek, bir sohbeti başka bir şey düşünmeden dinlemek, bir tam günü bir yerlere yetişmeye çalışmadan yaşamak…
Bunların hepsi git gide ulaşılması daha zor hale gelen birer lüks olmuş durumda.

Modern zamanda yaşam, hız sınırı olmayan bir otobanda araba sürmek gibi. Hızlarımız çok yüksek. Camdan dışarıyı seyrediyoruz ama saniyeler içinde pek çok detay biz farkına bile varamadan geçip gidiyor. Yolculuk nasıl geçti sorusuna “iyi geçti, hızlıca geldik işte” dışında verebilecek bir cevabımız olmadan yolculuğumuzu tamamlıyoruz.

Sizler de bu konuya katkı koymak isterseniz veya farklı geri bildirimleriniz olursa sosyal medya hesaplarım üzerinden ya da mail adresimden benimle iletişime geçebilirsiniz. Yazıyı beğendiyseniz “Alkışla” butonuna birkaç kez tıklamayı lütfen unutmayın.

M. Safa Orakçı

Üçgem Mekanik A.Ş.

Diğer yazılarıma da göz atabilirsiniz;

  • HAREKET FELSEFESİ
  • Paylaşmak mı Anlaşmak mı?
  • Konuşma İhtiyacı Karşısında Dinleme Sanatı
  • Ubuntu Felsefesi: “Ben Yerine Biz”
  • Hangi 5 Kişi?
  • Bilgi Yönetimi Nedir?
  • Niçin Yazmalı?
  • Başarının Sırrı: Duygusal Zeka
  • Üretken Bir İnsan Olmak
  • Rutinlerin Ritmi
  • Hikaye Anlatıcılığı

Hız ve Hafıza Arasındaki Gizli İlişki was originally published in Türkçe Yayın on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.