Kaçılan / Kalınan

Istırabı uyuşturmayı, onu görmezden gelmeyi, görünmez kılmayı marifet edinmiş bir çağın çocuklarıyız hepimiz. Acı, bir estetik yoksunluğu; fazla kilolarımız ya da burnumuzdaki bir kemer gibi. Serdinse neyin var neyin yok ortaya, parlak vitrinleri, basit ve çabuk reçeteleriyle mutluluk tacirleri her yerdeler. Konuştukça çekersin, derler. Anlattıkça görünür kılarsın; yazdıkça tekrar yaşarsın, derler. Oysa bir ıstırap gelmişse sana, bir daha yok olmaz. Istırap; mutluluk, sevinç, üzüntü gibi uğrayıp geçmez. Sende yeşermesine, seni yeşertmesine izin vermezsen; şekilden şekile girer, derinlere, öyle yerlerine kök salar ki iflah olmazsın bir daha.

Mutluluk, kendiliğinden gelir az biraz şanslıysam diye düşünürsün. Gelmezse kapı kapı, yüz yüz, göz göz ararsın, bulamazsın. Kaçarsam acımaz sanıp, acının etrafını dolanırsın; bakarsın mutluluk en çok senden kaçmış. Mutluluğun, ıstırabın ve acının bir kez olsun yeşermediği topraklara gelmediğini; ancak varoluşunun engebelerinde, dilin damağına yapışmışken içtiğin bir yudum suda anlarsın.

Bilinç: İki ucu, boklu demeyelim de, keskin bir bıçak. İnsanı hayvandan ayıran, düşündüren, acılara düşüren. Düçar eden. Schopenhauer’in dediği gibi, bilmenin, farkına varmanın bedelini ıstırapla öderiz. Anlamlarımıza, kendimize, yaratılana; yaratılmışa ve yaratana da ancak onunla çıktığımız yollarda tesadüf ederiz ya da kasıt ederiz. O yüzden bilinç dediğimiz, acının kaynağından çok, ocağını söndürendir.

Bizi oyalayan, bol bol oynadığımız, bir adım öteye götürmeyen acılar vardır ki, en çok onlardan korkarım. Yerine mıh gibi çakan, çakıldığın yeri oyan, oyan; seni yersizleştiren acılar. Çökerten, çıkmış kamburuna binen. Bir yük.

Oysa ıstırabın zemininde insan kendiyle yüzleşebilir, kendini yakalayabilir: Sakladığı zayıf, incinmiş, örselenmiş parçalarıyla güçlenebilir; onulabilir, onarabilir; kendini yeniden kurabilir. Merhamet ıstırapla artar, kalp onunla yumuşar; başkasının acısının ancak onunla bir değeri olur. Aynı acılarla sınanmış olmanın ortak bir dili ve bunun bir mucizesi var. Birbirlerine nasıl şifa verdiklerini gördün mü? Ya o bam telinin sesi. Ateşlere düşmüşçesine kavrulduğun; kumun cam olduğu, camın saydamlaştığı, demirin yumuşadığı, şekil aldığı, terbiye olduğudur.

Bu noktada envanterde yoklanması gerekenler: Istırabın içinden nasıl çıktığımız, neyi taşıdığımız, neleri bıraktığımız; yanımıza kalan hikmetimiz. Anlam, hayattan paya düşecek olandır ve payımız çoktan bellidir, denir. Değildir. İnsan bundaki nasibini de kendi yaratır.

Hayat, kendimizle tutuştuğumuz bir hesaplaşma. Uzun ve yorucu. Istırap, yolun kendinden; bazen yolun kendi. Acı, öğrenmekle bitmez. Hayata şırınga edilmiş bir zehirse eğer, devası değişmek, olgunlaşmaktır. O da bir hâldir. Mutluluktur.

Kaçılan / Kalınan was originally published in Türkçe Yayın on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.