📅 M.Ö 525 Pelusium Memfis Yakınları
Saat : Mısır güneşinin gölgesi şu çizgide: “HRW M Ḥr”
“Gün göktedir” Gün ortası, Öğle
“Eğer güçlü ve kuvvetliysen, bilginle ve yumuşak sözlerinle itibar kazan. Kibirlenme ki alçalmayasın. Dinleyenlerin ağzında kalmak istiyorsan dinle. Mesleğinde ustalaştıktan sonra konuş.”
– Eski Mısır Atasözü
– Kahireli dostum Dr.Hefnawe Ahmed’e sonsuz hürmetle-
Resmi tam boyutta görüntülemek için enter tuşuna basın veya tıklayın
Fotoğraf M abnodey on Unsplash
III.psamtik’in ilk mektubu
Sevgili yeryüzü konuğu,
Sen insan olmanın kusurunu ve yaşamak ağrısını taşımayan bin bir gözlü tahta korsan, uzak düşman kardeş Pers Ahameniş imparatoru kral Kambises, göğün tanıkları önünde işte sana sesleniyorum.
Sana bu mektubu Nil’in Büyük Taşkın Yıl’ından içimdeki çölden yazıyorum. Sular geriye çekildiğinde geriye ne kalır ? Kurt. Kum sabrın mezarıdır. Şimdi bu mektup eline geçtiyse bil, akıntı onu içine kapatıp bıraktığım şişeyi sana getirdi. Şu an bu satırları okuyorsan bilmeni isterim ki: krallar da yalnızdır.. ‘Yalnızlığın Antik Tarihi’ başlığı atardım bundan bin yıllar sonra, uyarına gelir de eğer bu yazdıklarımdan okunmaya değer bir şeyler karalamaya kalkarsan diye. Ve yine bilmeni isterdim ki yazdıklarım ve konuştuklarım seni aldatmasın çünkü insan sustuklarına benzer.
Şu zaman dedikleri şey bir krallığa benziyor. İçimde bin yıl oldu… Bin güneş kalbimin içinden geçti, ama gölgem hâlâ aynı yerde durur. İçimde bin yıl oldu. Güneş saatini bulan , gözlerine antik eyelinerlar çeken, kafasında tuhaf külahlar taşıyan biz Mısırlılar’a sorarsan küçük birkaç antik hatıra. Şimdi sen bunu hiç bilmeyeceksin ancak zaman doğrusal akmıyor. Şu an zaman şu sevgili kedim Bastet’in neresinde geçiyor ? Kulaklarında, minik, yumuşak dolu karnında, yaşamak mavisi gözlerinde ? Zaman bu unutma.
Duydum ki Mısır’a yürüyormuşsun. Bil isterim ki gerçek bir general dışındaki savaşa değil içindeki savaşa komuta edendir. Seninle göğün altında , kumun üstünde karşılacağız. Her Mısır çöl kumunun içinde ayrı bir kalp çarpar, savaşçılarına ezdireceksin. Bense sana bir kalbin vardı onu hatırlatacağım.
II.kambises’in ilk mektubu
Bu mektup Shemu zamanında yazıldı-
Sevgili mektuptan insan ,
Sen ki taç giyme töreninden birkaç gün sonra Teb’e yağmur yağdığı, sessizliğin oğlu, biliyor musun ki aynı sessizliğin çocuğuyuz. Ama Tanrılar zafer istiyor. Hem de gürültülü zaferler. Öğrendim ki kedileri severmişsin, bir kedi imparatorluğuna karşı zafer kazanmak tarihin en ironik zaferi olacak. Bizim oralarda şöyle derler : “Yedi derviş bir posta oturur da, iki hükümdar dünyaya sığamaz.”
-Bir hafta sonra-
Eski Mısır’da kediler kutsalmış. Halk onları öylesine bir aşkla severmiş ki en değerli mücevherlerle süsler, altınla donatırmış. Asiller ise kedilerin gözlerine gümüş maskeler takarlar, onları kaybederlerse kaşlarını traş edip yas tutarlarmış. Kaşları traşlanmış biri görüldüğünde anlaşılırdı ki bu kişi yasta, kedisini kaybetti, anlamına gelirmiş.
Bunların yazılı olduğu eski bir papirüsü bir askerim bana getirdiğinde düşündüğüm tek şey kedilerin birer ruhsal arkadaşlar olduğu değildi elbette. Mısırlılar’ın ‘kedilere’ olan zaaflarını iyice ezber ettik.. Pers tarihinin en kanlı ve en hızlı savaş kararını verdik. 50 bin kişilik bir orduyla Mısır şehrine girecektim. Savaş hazırlığı içinse sadece papirüs kağıtları ve kalem kullandım. Kalkanlı askerlerimin kalkanları üzerine kedi resimleri çizdirdiğim kağıtları sapladım.. Nihayet savaş meydanına geldiğimde askerlerime emri verdim. Eski Mısırlı askerler kalkanların ucundaki ‘kutsal kedi resimlerini’ görünce beyinlerinden vurulmuşa döndüler. O kalkanlara ok atmayı günah saydılar ve savaşmayı reddettiler. Çünkü onların inançlarına göre kediler kutsal hayvanlardı Sonunda savaş kaybedildi. Tarihte buna II.Kambises Taktiği denilecek.. Sana ve insanlığa inancın savaşta en keskin doğru olduğunu öğreteceğim.
III.psamtik’in ikinci mektubu
Tarih, bürokratların ve sanayicilerin üzerinde uzlaşmaya varmaya çalıştığı şey midir? Sizler hikayeyi Kambises’ten dinleyeceksiniz. Kazananlardan ya da kazananların ‘gedikli’ tarih yazıcılarından mı demeliyim ? Güçlü olan kendi tarihini yazar! Biz Mısırlıların kutsal saydığı kedileri, ön saflara sürerek bir hayvanı öldürüp tanrıları kızdırıp kızdırmayacağımızı görmek istemişti Kambises , biz de bu korkumuzla savaş makineleriinimizi kullanmayı reddettik ve onurumuzla kaybettik.
Biliyor musun bir kedim vardı adı Bastet, onu gümüş maskelerle donatırdım. Ve onu geçenlerde Akhet zamanında kaybettim. Ben de kaşlarımı traş ettim ve onun yasını tuttum. Eski Mısır’da bu adettir, atalarım da böyle yaparlardı. Ben öyle ağladım ki gözyaşlarım Nil’i doldurdu. Ben öyle ağladım ki gecenin son laciverdiyle bakıştık. Kedimi ben kaybettim, o kaybolmadı, bazen birbirilerine benzemezler. Sonra savaşımı kaybettim, halkımı kaybettim , sonra da krallığımı.
Krallıkları ele geçirip kendi içinde mahsur kalan Kambises,
Gerçek bir kaybeden neyi kaybettini bilmeyendir aslında. Gerçek kayıp da seni değiştirmeyen acıdır. Kaybetmek belki de yeteneklerin en kolayı. Şimdi gidip sana bakmalılar asıl, elinde kazanmak gibi bir laneti tutuyorsun. Onunla ne yapacaksın? Ben kaybetmekten bir şeyler yaptım. Acı çekecek yerlerimi yok etmeden acıyla baş etmeyi öğrendim. Kendimin içinden yeni bir kendim çıkararak kendimin tanımadığı, tanımaya kalkışmadığı taraflarıyla tanışarak köşelerimi kaybederek, boyutlarımı yitirerek içimde bir krallık keşfettim. Şimdi bayrağımı da çektim, kedi işlemeli bir flama. Acımı güce dönüştürdüm. Gücümü acıyla değişmeden. Bu yüzden sana bunları yazmazdan önce Nil’e anlatırdım sevgili yabancı tanıdık, insan bulandırıyor, kirletiyor çünkü. Su sızısına karıştırıyor her şeyi, yutuyor. Bir gün anlatmak istersen sen de suya anlat. Çünkü insan bulandırır.
Resmi tam boyutta görüntülemek için enter tuşuna basın veya tıklayın
Fotoğraf M abnodey on Unsplash
II.kambises’in ikinci mektubu
Psamtik’in sarayı yanıp yıkılmadan önce şimdi onlardan birine dönüştüğü yoksul Mısırlı Kıpti barbarları vardı. Bazen onları izlemeyi severdim, bir ev fikrinde yaşarlardı, üstlerine çalılar atıp uyumaya çalışırlar hayvanların derilerini geçirirlerdi üstlerine. Birbirlerine kayalar yuvarlarlardı. Saat ve yazıyı bulsalar da onlar hala birer barbar olmanın duygularını yaşıyordu. Birbirleriyle anlaşmak için. birbirlerine kayalar yuvarlıyorlardı. Yazı bilmiyorlar çünkü aslında çağdaş olsalar eskaza birbirlerini dinleyebilirler, anlayabilirler.. Konuşulmamış beklentileri konuşabilirler. Onlar yaşamayı mağaranın arkasındaki gölgeler sanıyorlar.. Aşkı ve iktidar ilişkilerini, arkadaş ve sosyal ilişkilerini, birine inanmayı.. Gölgeleri gerçek sanıyorlar.
Sen Psamtik, beni mertçe dövüşür sanmıştın, halkına saldırmayın, emri verdiğinde seni anlarlar sanmıştın. Kısa sürede alıştığın kedini hiç kaybetmem sanmıştın. Sanmak M.Ö 500 tarihli çok eski bir duygu. Hayat sanmaya benziyor. Sen de sanmıştın. Bense acımadım.
III.psamtik’in III.mektubu
Sevgili yabancıların arasındaki en tanıdık,
Sana bu mektubu beni esir ettiğin Mit Rahina — hattından yazıyorum. Askerlerin bu pusulayı sana ulaştırırlar. Şimdi halkımın diktiği Gize Piramitleri yükseliyor penceremden. İnsan binlerce ağırlıktaki taşı metrelerce. yukarıya dikip göğe ulaşıyor ama ne tuhaf birbirini anlamayı hala beceremiyor. Duydum ki karımı, kızımı esir etmiş halkımdan infaz etmişsin. Beni huzuruna getirdiklerinde gözlerinin içinde bir yere bakmıştım. Ve kendi kendime şunu demiştim aklımın bir yeriyle: “Doğru mesafede sevmek gerekir herkesi!”
Kambises, namını çok duyar, güçlü bir kral olduğunu işitirdim. Tarihi metinlerini okurdum ama bir gün ülkemi bozguna uğratınca seni sevme duygum başarısızlığa uğradı, eh nihayetinde nefret başarısızlığa uğramış bir sevgi değil mi ? Sevginin kendini ifade etmesinin yolları var. Hiçbirimiz birbirimizin bir şeyi olmak zorunda değiliz aslında , bunu yapmadan da birbirimize sevgimizin kendini ifade edişine izin verebiliriz, cinsel temasların, yakın arkadaş olmanın, görünürlüğün, ulaşılabilirliğin de ötesinde. Birbirimizden bir şey yapmak, birbirimizden bir şeyler olmak, ona ad vermek, bir hikaye uydurmak zorunda değiliz. Bazı şeyler uzaktan daha güzel, yakına gelince karıncaya dönüşen fil duygusu gibi. Benim koca bir tarihim şu kelimede saklı: sanmak. Sanmıştım, eskiden hep sanardım, anladım. Şimdi anladım! Ben şimdi biraz yorgun, biraz Pelusiumlu, biraz yenik, ama umutlu , biraz hüzünbaz yine de hep neşeli, biraz 30 çünkü hala 29 yaşında bir kralım.
Biz barbar olmayı istedik sevgili yabancıların en tanıdığı, içimizi kanlı bir muharebe alanına çevirmeyi. Bütün terazileri tekmelemeyi. Birbirimizi anlamamamızdan resimler yaptık. Duvarlara.. Yazıyı bulduk ama anlamı kaybettik! Güneş saatini bulduk , zamanı bulduk ama boşa harcadık! Biz konuşmayı bulduk ama susmanın üstünden atladık! Ateşi bulduk ama birbirimizin yanını yöresini yakıyoruz. Kralların da kalbi kırılır.
Sen benim hayatımda eksik olan şey misin diye çok sordum sana sevgili yabancıların en tanıdığı. Sen bana hayatımda neyin eksik olduğunu gösteren bir metaforsun. Benim aradığım şey sana benziyor sevgili arkadaş. Sadece bu, hepsi bu, kendisi değil düşüncesi . Yanlış bir yargı hatası var bütün sevgilerimizde, sadece anlam yüklemek istediğim şeyler senin evinin o taraflardan geçiyor.
II.kambises’in üçüncü ve son mektubu
Sen tahta kral, taş tahtın altındaki korkak gölge, kedi kalpli,
Tanrılar susamıştı, zafer istiyorlardı. Buraların kılıcıysa bendim, buraların hıncı, generali bendim! Bedenim hizasınca. Yine de diyorum Psamtik beni utandırdın! Bir kediyi bütün imparatorluğa değişerek bundan bin yıllar sonra yaşamayı bir gülle değişecek insanlara neden oldun. Sadece hayal ettirmişti Mısır, Nil’e karşı şöyle bir bakmak, kazanmanın o mahrem hissini içimde bir yerde yaşamak istemiştim. Zafer nedir ki ? Hükmetmek? Üstelik sen de bir hükmedilenken. Psamtik’in kaybettiği yerde ben hep kazanacağım biliyorum. Böyle kereler çok olacak biliyorum. Ne de olsa artık tarihte her Kambises bir Psamtik’e neden olacak..
Zamanla iyileşecek ama, ‘Tanrım kalbimi iyileştir’ diye dua edecek. Aşk ve iktidar ilişkilerinde ustalaşacak. Şunu anlayasın, insan dediğin şey yalnızca zamanın üzerinden geçmesi gereken bir şey. Zamanı bekle, zamanını bekle.
Bana gelince, ben bir barbardım. Benim kalbime yazı kazınmadı, sözüm ateşten, elim taştandı. İçimde ortaya çıkmayı bekleyen, bana galip gelmenin mahrem hazzıyla yanıp tutuşan bir barbara duyduğum ihtiyacın kendisiydim ben. Ben kazandım, sense bir yeniğin gözleriyle bakıyor, bir mağlubun kalbiyle acıyorsun. Unutma ki ama her kazananın içinden bir şey eksilirmiş. Tanrılar zafer isterken insanın içini alır, geriye bir kabuk bırakır. Ben şimdi o kabuğun içinde yaşıyorum. Bu bir kabuk, kalbimi huzur adına oraya kapattım. Sana “kalbinde yenildiğin anları anlat” diye sordumdu. Askerlerime :
“Annemin gözlerini hatırlamıyorum. Babamın sesini savaş çığlıkları örttü.” Demişsin. İnsan sevilmeden büyüyorsa emir sanıyor merhameti. Benim kalbimin hiç şefkatine konuşmadılar. Tarih böyle istiyor, Tanrılar böyle istiyor, birimiz kötü olacaktı. Ben gerçeğin tarafına geçtim, gerçeğin o soğuk geometrisine!
Psamtik, senin köşelerini boyutlarını ele geçirmeye çok uğraştım ta ki bir sabah yönetimi devralmak için sözleştiğim yenik Mısır generallerine yola çıkacağım sırada kurduğum çadırda tacımı bir kedi çalana kadar! Sabah çadırımın içine bir kedi girmiş askerlerinin anlattığına göre , krallık nişanemi götürmüş! Bir kedi! Ben kedilere karşı hep kazanmıştım oysa..
III.psamtik’in son mektubu
Yaramın oğlu, kral Kambises,
Kedimi kaybetmemin üzerinden Akhet zamanının 123 günü geçti. Krallığımı aldın, bana kedimi bulamaz mısın ? Bir zaman oysa o özel miyavlamasıyla, onlarca askeri geçip maiyetime gelirdi. Yumuşak karnıyla oynardım, ona atalarımın efsanelerini anlatırdım. Bana aylar önce : “Bizim oralarda şöyle derler “Yedi derviş bir posta oturur da, iki hükümdar dünyaya sığamaz.”
Biz Mısırlılar ise şöyle deriz: “Çamur ve taştır insan Tanrı tarafından yaratılan.. Ama farkında değildir Tanrı’nın avuçları arasına bıraktığı kaderinin.. İçinde yaşadığın anı ye, tabağını da kır gitsin. Eğer güçlü ve kuvvetliysen, bilginle ve yumuşak sözlerinle itibar kazan. Uygun olmayan bir şey emretme. Başkalarını kışkırtan belaya girer. Kibirlenme ki, alçalmayasın. Fakat dilsiz olma ki, azarlanmayasın. Yüreğini gizle, ağzını tut. İçindeki düğümleri çözmekten sakın. Bazı şeyler kördüğümünde güzel. Dinleyenlerin ağzında kalmak istiyorsan dinle. Mesleğinde ustalaştıktan sonra konuş.”
Sevgili yeryüzü konuğu,
Şükrün çocukları büyüdü, hepsi yağmura adandılar. Senden hiçbir şey büyümeyecek. Bil ki.
Sevgili yeryüzü konukları,
Bu bir mektup değil aslında, bir öte zaman tableti. Bu mektup değil, çünkü benim burada oluşum oradaki size yazılmış bir mektup aslında sana. Bu insan olmanın bağışlanmasız kusurunu, bu siyah dünya ağrısını size bırakıyorum.
Sana gelince Kambises, gel ve söyle gözlerimin içinde bir yere, zamanla tartmaya gerek var mıydı? Heves indi mi göğsüne, dünyanın renklerine doymadın mı ? Ödeşmedin mi yaşamakla?
Size gelince… Aramızda bin yıllar var. Ama biliyorum bir dakikada kaybedebilir insan ve bir saniyede geçer ötelik duygusuna. Satırlarıma son verirken… Artık bir kral değilim. Çünkü sandım. Sanma! Sanmayasınız! Kedileri sevin ve içinizdeki kediyi hiç kaybetmeyin! Ve güneş saatininin zamanı biz Mısırlılar bulduk ama siz kaybetmeyin. Sevginizin kendini ifade şekline izin verin. Bir krallığı yenmek kolaydır, insanın büyük savaşı aslında kendisiyledir.
Ve bir kafanın ve kalbin içini anlamak bir ülke yönetmekten zor bunu içinize hiyeroglif harflerle yazın. Biliyorum bundan sonra her Psamtik bir Kambises’e neden olacak. Barbarı susturacaksınız içinizde, ben açırım ama Kambises gibi barbarlar acımaz, ben esir alırım ama barbarlar esir getirmez.
Çünkü hepsini öldürürler.
Psamtik olmanın kaderiyle.
Memnun edilmiş birinden.
📅 M.Ö 525 Pelusium Memfis Yakınları
Herodot — Tarihler, Kitap III’te sonrasını şöyle anlatır;
“Kambyses, Mısır kralı Psammetikhos’u (III. Psamtik) Memphis’te yenip esir aldı. Onu ve ailesini huzuruna getirmelerini emretti. Psammetikhos’un oğlu ve bazı soyluların çocukları, Kambyses’in önünde idam edildi. Kambyses, Psammetikhos’un tepkisini izledi; kral oğlunun öldürülmesine ağlamadı, fakat hizmetkârının oğlunun öldürülüşünü görünce gözyaşlarını tutamadı. Bu durum Kambyses’i şaşırttı. Onu neden böyle davrandığını sordu. Psammetikhos, oğlunun başına gelenin krallara layık bir kader olduğunu, fakat hizmetkârının acısının kalbine dokunduğunu söyledi. Kambyses bu sözleri duyunca bir süre ona merhamet gösterdi.Ancak kısa bir zaman sonra, Psammetikhos’un gizlice Perslere karşı bir isyan başlatmaya kalktığını haber aldı.Bunun üzerine Kambyses öfkelendi ve onu idam ettirdi.” (Herodot burada Psammetikhos’un trajik bir figür olduğunu gösterir — oğlunun ölümüne bile soğukkanlı kalan ama halkının acısına dayanamayan bir kral. Fakat sonuçta, Pers yönetimine karşı gizli bir girişimde bulunduğu için Kambyses tarafından öldürtülmüştür.)
Kral II.Kambises ve III.Psamtik’in Antik Paparazilere Yansımayan Aşırı Acıklı Yazışmaları was originally published in Türkçe Yayın on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.