Neredeyse yüz yıl olmuş, 1936’da yayınlanan Kara Büyü adlı kitabında Robert Musil şöyle demişti: “Hayatın sanattan daha önemli olduğunu ileri sürmek ne gerilik! Hayat, sanata erişebildiği sürece iyidir: Hayatın içinde sanat için kullanılamayan ne varsa, o kitsch’tir.” Aşina olmayanlar için, kitsch’in sanatmış gibi görünen ama sadece görünen zevksizlik abideleri için kullanılan bir sıfat olduğunu söyleyip Musil’e dönelim.
Bugünle kıyaslanamaz ama Musil 20. yüzyılın başında, hayatın gitgide hızlandığı bir çağda yaşadı. Musil, hızlanan hayatın sanat karşısında yavaşladığını fark etmişti. Donanımlı kişilerin bile herhangi bir “şeye” bakma süresinin kısaldığı bir süreç başlamıştı. Bakmaktan ötesine zaman kalmamıştı, görmek ve üzerine düşünmek mümkün değildi. Düşünmeye başlamadan bir diğeri önünüze geliveriyordu. O günden günümüze bir çizgi çekmek mümkün elbette.
Bu çizgiyi devam ettirirsek Musil’in tespitinin artık genel eğilim olduğunu hatta mekanik bir hale geldiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Artık “şeye” anlık bakılıp geçiliyor ve bunlar çoğu zaman zihinde yer etmiyor. Toplumun her alanında baş döndürücü bir hız hüküm sürmekte. Öyle ki zamanı yavaşlatan hiçbir şey ilgi çekmiyor demek yanlış olmayacaktır. Örneğin, çevresel ve ruhsal betimlemelerin ayrıntılı, derinlemesine yapıldığı edebiyat ürünleri; sahne geçişleri hızlı olmayan sinema filmleri dikkat çekmemekte. İnsanlar, sanat eserlerini Instagram sayfalarında parmaklarıyla kaydırdıkları şeyler gibi görmek istiyor: çabucak tüketmek, zaman ve enerji harcamamak, hemen bir diğerine geçmek… Halbuki tüm bu hıza rağmen sanat gerçekten bu kendinden geçmiş hızın ortasındaki sabit küçük adacıklar gibi: Akan selin ortasında durup mola verilecek alan. Bu alanlar giderek azalmakta mıdır? Yoksa sanat günümüz gerçekliğine uyum mu sağlamaktadır? Daha doğrusu bu delicesine akışkanlık içinde hayat, sanata ne kadar yaklaşmaktadır?
Kendimizi en hızlı hissettiğimiz an
Bu soruların hepsi üzerinde tek tek, uzun uzadıya durulabilir, nedir, mola mefhumu için ayrı bir paragraf açmalı.
Yaşamdan izin alınan anlarda sanatsal üstyapı ürünlerine göz atıp geçiyoruz (kitschlere daima!), aslında mola dediğimiz bir yanıyla bu: Hızın içinde yine hızla yaşanan yeni bir tür tüketim. Sanatın alıcıya sunulduğu mecranın kökten değiştiği bir tüketim pratiği. Şuna ya da benzerine tanık olmadık mı: Berlin’e giden biri artık Bergama Müzesi’ni göreyim derdine düşmüyor. Evimde, oturduğum yerde müzenin sanal sitesine girerim, elimde kahveyle dilediğimce içeride dolaşırım diyor. Ama o “içeride” var ya, sorun orada işte: Biz neyin içerisindeyiz?
İçerisinde olduğumuz şey aslında gerçekliğin yitimine neden olmaktadır. Gerçek olmayan mekânların, anların, belki çarpıtılmış hislerin içindeyiz. Ne sanatın bizi sorgulamaya iten, estetize ettiği hayali hayata ne de gerçek hayatın dinginleşmesine ayıracak zamanımız yok. Oradan oraya koştururken kaybettiğimiz onca şeyi artık sanat dahi bize sunmakta zorlanıyor gibi. Bir resim sergisini gezerken, resimlere saniyelerle bakıp geçerken onların fotoğrafını çekiyoruz. Sonra onlara da bakmıyoruz. Belki ara sıra telefondaki fotoğraflar arasından önümüze düşüyorlar ya da bir yerde paylaşmışsak orada öylece duruyorlar. Hâlbuki saniyelerle bakılıp geçilen resimler kim bilir hangi deneyimlerin sonunda, hangi duygu ve düşünceyle, ne zahmetlerle tuvalde, kâğıtta ya da başka bir zeminde var oldu. Sanatçının fırçasını birkaç kez salladığı süre kadar bakılmayan sanat eserlerinin hayatı yavaşlatması ya da ona başka bir bakış kazandırması önemini kaybetmeye başlamış gibi görünüyor. İnsan estetik zevkten uzaklaştıkça sanat da dünyaya estetiğin penceresinden bakmamayı mı tercih ediyor? Yoksa estetik algısı mı değişmekte?
Bu sorulara hemen yanıt bulmak olanaksız, yapay zekâya sorsanız da olanaksız. Zaten sorun biraz da burada: Her şeyin yanıtını arzu ettiğiniz hızla elde edemezsiniz, emek ve sabır olmadan sanat da olmaz yaşam da.
Yazanlar: Serhat Sarıçoban – Yekta Majiskül
The post Musil’den Dolayı – Hız Üzerine appeared first on GAZETE SANAT.
The post Musil’den Dolayı – Hız Üzerine appeared first on GAZETE SANAT.