Sorgulanmaz doğrularım var.
Kocaman, aksi asla iddia edilemeyen doğrular…
Sırtıma kambur olsalar da, gözyaşlarıma hâkim olamasam da onlardan vazgeçemiyorum.
Sanıyorum ki bu doğruların dışında kalan her düşünce kesinlikle yanlıştır.
Başkalarından başka sesler duyduğumda ise sadece “tabii ya” deyip geçiyorum.
Ayağıma bağlanan ağırlıklar gibi boğuyorlar beni.
Her şeyi bir koşula bağlamanın, koşullar olmayınca kendini değersiz bulmanın sonu var mı?
Bu kocaman tahta parçaları bazen insanlar oluyor, bazen de olaylar.
Hep değişiyorlar.
Bir anlığına hafiflesem, akışa bıraksam, suyun üstüne çıksam…
Ama yapmıyorum.
Ben var gücümle batırıyorum kendimi.
Bu günlerde şunu düşünüyorum:
Bence insanların en çok yanıldığı şey, kavramların anlamını yanlış bilmek.
Mesela ben, “akışa bırakmak” sözünü duyunca hayatı tamamen salmak, ipleri koparmak gibi anlıyorum.
Bu da beni rahatsız ediyor, sanki yaşamı elimden kaybediyormuşum gibi…
Oysa belki de akışa bırakmak bambaşka bir şeydir.
Belki hayatın bana çıkardığı sürprizleri fark edip, onları yönetebilmek;
Kontrolsüzlük değil, aksine esneklik…
Peki sen, akışa bırakmayı nasıl anlıyorsun?
Hayatta bir sürü kavram var.
Onları alıp değiştiren, yeniden anlamlandıran biziz.
Mutluluk mesela…
Kimi kapısına gelmesini bekler,
Kimi ise ufacık bir şeyde bulur mutluluğu.
Mutsuzluk da öyle…
Kimi gökyüzündeki kara bulutlara bile üzülür,
Kimi ise en zor zamanlarda sabretmeyi bilir
ve bu süreçlerin geçeceğini hatırlar.
Aslında insana zarar veren şey,
hep aynı yerde takılıp kalmaktır.
Koşullu sevgi,
fazla mutsuzluk,
fazla mutluluk…
Her şeyde olduğu gibi,
fazlası zehirler.
Çünkü bir bardak su hayat verir; ama aynı su, boğulmana da neden olabilir.
Bakış açım değişiyor artık.
Aynı yere odaklanamıyorum; çünkü fazlanın zarar olduğunu öğrendim.
Aynı noktaya takılı kalmanın, gözü ve ruhu yorduğunu gördüm.
Anladım ki insanların düşünceleri, aslında onları umursadığımız kadar önemli.
Kimi kavramlar sandığımız kadar korkutucu değil.
Değer, dışarıdan gelmez; içeriden doğar.
Biraz bencil olmak da hayattan bir şey götürmüyor insana, aksine güç veriyor.
Ve bunun gibi sayabileceğim nice fark ediş var…
Hem kendime hem size hatırlatmak istedim:
Eğer sizin de sorgulanmaz doğrularınız varsa, bir dönüp bakın derim.
Çünkü denizin üstünde yatmak, sanıldığı kadar korkutucu değildir.
Sorgulanmaz Doğrular was originally published in Türkçe Yayın on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.