Sürekli Geç Kalmış Gibi Hissetmek — Zaman Yetmiyor Değil, Biz Durmayı Unuttuk

Sürekli Geç Kalmış Gibi Hissetmek — Zaman Yetmiyor Değil, Biz Durmayı Unuttuk

Zaman hızlandı diyorlar ama sanki biz, kendi hızımıza yenildik.
Bazen hiçbir yere yetişmemiz gerekmiyor, yine de içimizde bir acele var.
Sanki görünmez bir zil çalıyor, “geç kaldın” diyor.
Ama nereye, kime?
Bilmiyoruz.
Sadece hep bir adım geride hissediyoruz — hem hayata, hem kendimize.

Belki de sorun zamanda değil.
Biz, zamanı kovalamaya çalışırken kendimizden uzaklaştık.
Artık günler geçmiyor, yarışıyor gibi.
Alarm çalmadan uyanan bir zihin, zaten çoktan işe başlamıştır:
“Yetiş, yetiş, yetiş.”

Photo by afiq fatah on Unsplash

Zamanla Değil, Algısıyla Yarışıyoruz

Bence “Geç kalmak” çoğu zaman saate değil, duyguya aittir.
Bir suçluluk, bir eksiklik hissi.
Sanki herkes ilerliyor da biz aynı yerde sayıyoruz.
Bir arkadaşın ev almış, diğeri evlenmiş, bir başkası kendi işini kurmuş.
Sen hâlâ aynı sekmede, aynı emailin cümlesine takılmışsın.

Modern insanın en sinsi yorgunluğu bu:
Zamanın değil, zaman algısının peşinde koşmak.
Artık kimse yavaş yaşamıyor.
Yavaş kalmak bile “risk” gibi hissediliyor.
Çünkü sistem, hepimizi aynı saate ayarlamış durumda.

Toplumsal Takvim: Hep Aynı Saate Kuruluyuz

25’inde mezun ol. 30’unda evlen. 35’te çocuk sahibi ol.
Bu görünmez liste herkesin cebinde taşıdığı bir sessiz baskı gibi.
Oysa kimsenin saati aynı değil.
Kiminin hayatı sabah başlar, kimininki akşam açılır.
Ama sistem diyor ki: “Koşmazsan tembelsin. Durursan geridesin.”

Zaman kişisel bir deneyimdir ama biz onu kolektif bir yarışa çevirdik.
Dakikalar aynı hızda akıyor belki ama kiminde huzur, kiminde panik yaratıyor.
Ve biz, o farkı unutalı çok oldu.

Yavaşlığın Suç Sayıldığı Bir Dönem

Artık dinlenmek bile bir görev.
Hiçbir şey yapmadan durmak? Olmaz.
Hemen iç ses devreye giriyor: “Vakit kaybediyorsun.”
Meditasyon, yürüyüş, dijital detoks…
Hepsi birer “verimli mola”ya dönüşmüş durumda.
Dinlenemiyoruz, çünkü dinlenirken bile performans gösteriyoruz.
Sükûnet bile “ölçülüyor”.

Ama gerçek dinlenme, hiçbir şey yapmamakta gizli.
O sessiz anlarda beyin işlemeyi değil, onarmayı öğrenir.
Bizse kendimizi hep “meşgul” göstererek yaşıyoruz, sanki boşluk utanılacak bir şeymiş gibi.

Kıyasın Görünmeyen Psikolojik Bedeli

Sürekli geç kalmış hissetmenin bir nedeni de kıyas kültürü.
Birinin terfi ettiğini, nişanlandığını, seyahate çıktığını görüyorsun.
Sen hâlâ pijamalarınla üçüncü kahveni içiyorsun.
Sonra iç ses başlıyor: “Bak, senin yaşında neler yapıyorlar.”

Psikolojide buna sosyal karşılaştırma tuzağı deniyor.
Kendini başkalarının görünür başarılarıyla ölçüyorsun.
Oysa görünmeyen kısımlarda herkesin kendi kaybı, kendi savaşı var.
Biri başarmış ama huzuru yitirmiş; biri duruyor ama kendini korumuş.
Bizse hep eksik hissediyoruz çünkü başkalarının hızını kendi ölçümüz sanıyoruz.

Modern Düzenin En Ustaca Oyunu

Sistem bu duyguyu çok iyi biliyor.
İnsanları hep “bir adım geride” hissettirmek, onları sürekli çalıştırmanın en etkili yolu.
“Daha çok üret.”
“Daha erken kalk.”
“Daha verimli ol.”
Ve sonunda hep aynı cümle kalıyor zihinde:
Yeterince iyi değilim.

Ama belki de asıl sorun yetişememek değil; yanlış yöne koşmak.
Zamanla yarışırken, yön duygumuzu kaybettik.
Ne kadar hızlandığımızı ölçüyoruz ama nereye gittiğimizi sorgulamıyoruz.

Yetişmek Yerine Yaşamak

Belki de çözüm, zamanla savaşmamak.
Yetişmeye çalıştıkça uzaklaşıyoruz.
Bazen hiçbir şey yapmamak da ilerlemenin bir şeklidir.
Durmak, fark etmek demektir;
fark etmekse, değişimin ta kendisidir.

Bir gün durup “gerçekten neye yetişmeye çalışıyorum?” diye sormak…
Belki de en büyük dönüşümdür.

Belki geç kalmadık.
Belki hayat fazla hızlandı.
Biz sadece nefesimizi dengelemeye çalışıyoruz.
Çünkü bazen doğru yere varmak için yavaşlamak gerekir. Çok hızlı gidersek yanından geçip gidebiliriz.
Kim bilir — 
belki de hiçbir şeye geç kalmadık,
sadece gereğinden erken telaş ettik.

Sürekli Geç Kalmış Gibi Hissetmek — Zaman Yetmiyor Değil, Biz Durmayı Unuttuk was originally published in Türkçe Yayın on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.