Yaşadım Diyebilmek İçin

Genel anlamda artık insanların çoğu mutsuz ve yaşamış oldukları kötü olayların tesirinden, zorluklarla geçip giden hayatlarının yorgunluklarından kolay bir biçimde sıyrılıp da yaşamlarına devam edemiyorlar. Artık mutlu olmak için bir sebep bulamıyor, kişisel gelişim adı altında bize sunulan “devam et, hayatını yaşa, mola yok!” Tarzı içeriklere gereğinden fazla maruz kalıyoruz.

Dinlenmenin ya da üzülmenin de oldukça insani olduğunu unuttuk ve bizi içine hapseden o mükemmel insan tanımının etrafında dönüp duruyoruz. O alana girmemiz imkansız çünkü kusurluyuz. Ve biz her ne kadar bunu çevremizden saklayabileceğimizi düşünüp, o bahsettiğim mükemmellik maskelerini suratımızda taşısak da eve geldiğimizde, aynanın karşısına geçtiğimizde o maske yüzümüzden düşüveriyor ve biz hangi yüzün bize ait olduğunu ayırt edemez hale geliyoruz.

Gerçek anlamda “yaşamak” için mükemmel olmamıza gerek olmadığını düşünmüyoruz. Çamur içerisinde oyun oynayan çocukların hayatları, bizim mükemmel olarak sınıflandırdığımız; disiplinli, etik, kusursuz hayatlarımızdan daha kötü olmadı hiçbir zaman. Kısıtlı ömürlerimizi bir şeylere yetişebilmek adına heba edip günün sonunda buna utanmadan “başarılı” bir hayat yaftası yapıştırabiliyoruz. Makalelerimiz, mükemmel cvlerimiz ve örnek gösterilecek karakterlemiz var ama hiçbirimiz ağaç yapraklarından o ağacın ne ağacı olduğunu bilemiyoruz.

Arkadaşlarla dışarı çıkıp bir kahve içtiğimizde iş yerlerimizden, ailelerimizin bize yaptığı olaylardan bahsediyoruz. Zamanın ne kadar hızlı geçtiğinden yakınıyor ve eskiden sahip olduğumuz hayallerden ne kadar uzak olduğumuzdan şikayet ediyoruz.

Böylelikle geçmişteki hayalleri geri getiremediğimiz gibi yaşadığımız o anı da kasvetli ve içinden çıkılamaz bir döngüye sokuyoruz.

Osho Tantra öğretisinde, ölen insanların ardından dans edildiğinden ve ölümün de yaşamın bir parçası olduğundan bahseder. Birey ölmüştür ve yaşam yolculuğunu ölümü ile taçlandırmıştır. Geriye de bunu kutlamak kalır.

Elbette bizler ölünün ardından dans edip onu uğurlayamayız ama en azından yaşamda var olan farklı acıları kabul edebilir ve bunların, sahip olduğumuz “tek” hayatı büyük ölçüde etkilemesine izin vermekten vazgeçebiliriz. Hayatın her daim inişli çıkışlı olduğunu bilip, onu bunlara rağmen sevebiliriz. Böylelikle çalıştığımız iş yerlerinde gizlice ağlamalarımızı, yaşadığımız haksızlıkları ve kayıpları sükunetle karşılayabilir ve üzülmenin de bu olayın bir parçası olduğunu daha net bir şekilde görebiliriz. Daha mükemmel olmaya çalışmadan, daha fazla yaşadığımızı hissederek.

İstediğimiz elleri tutup, istediğimiz omuzlarda ağlayarak. Gülüşlerimizi istediklerimize bahşedip, istemediklerimizden yüzümüzü sakınarak.

Bütün bu bahsettiğim şeylere rağmen ben de tam olarak nasıl yaşayacağımı, yaşadığım anın kıymetini nasıl anlayacağımı bilmiyorum. Bildiğim tek bir şey var, öyle ya da böyle, yaşayacağım işte.

“Yaşadım. İstediğim şekilde, duygularımı gizlemeden, hata yapmaktan korkmadan, yere düşüp, yerden kalkarak. Zor zamanlarımın, üzüntülerimin de bana ait olduğunu bilerek. Her vakit mükemmel olmasa da… Yine de yaşadım.” Diyebilmek için, yaşayacağım.

Yaşadım Diyebilmek İçin was originally published in Türkçe Yayın on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.