Yılkı Atı — Abbas Sayar

Yılkı Atı Kitap Özeti — Abbas Sayar

  1. Nail Abbas Sayar kimdir?
  2. “Yılkı Atı” Romanının Konusu
  3. Kitaptan Altını Çizdiklerim

Nail Abbas Sayar Kimdir?

Nail Abbas Sayar, 21 Mart 1923, Yozgat’ta dünyaya gözlerini açmış; 12 Ağustos 1999 yılının İzmir şehrinde, geceleyin ansızın fenalaşarak beyin kanaması geçirdikten bir hafta sonra Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde gözlerini geri yummuş, köy edebiyatı alanında eserler vermiş bir yazar ve şairdir. 1941 yılında Yozgat Lisesinden mezun oldu, kısa bir mühlet memurluk yaptıktan sonra yedek subay oldu ve mezuniyetinden 4 yıl sonra evlendi. İstanbul’a yerleşti ve İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde dört sömestr Türkoloji eğitimi aldı, ancak maddi yetersizliklerden ötürü eğitimini tamamlayamadı ve memleketi Yozgat’a geri döndü. Bir süre çiftçilik ile olan münasebetinin ardından İstanbul’da bir matbaasında 15 günde bir çıkardığı gazeteyi Yozgat’a taşıyarak “Bozlak” adlı yerel gazetesini yarattı. Hanife Ender Sayar ile yaptığı ikinci evlilik sonrası Balıkesir’e ikamet etti. Abbas Sayar, romancı kişiliği ile ön plana çıksa dahi şiirleri küçük bir çevre tarafından bilinirliğe sahip olduğundan şair kişiliği perde arkasında kalmıştır. Yazın kişiliğinin yanı sıra resim ile ilgilenen Sayar, 1990'larda Ankara, Antalya, Ayvalık ve İzmir’de sergiler açtı. Hayatı boyunca 1971 TRT Roman Başarı Ödülü — Yılkı Atı, 1973 TDK Roman Ödülü — Çelo, 1975, Madaralı Roman Ödülü — Can Şenliğ, vb. gibi birçok kurum ve kuruluş tarafından ödüllere ve plaketlere layık görülmüştür. Kendisinden geriye resimleri, şiirleri, öykü ve romanları ayrıca bir oğlu -Ahmet Güner Sayar- kalmıştır.

Yılkı Atı Romanının Konusu Nedir?

1970 yılında Abbas Sayar tarafından kaleme alınan “Yılkı Atı” romanı, alegorik anlatımıyla birlikte fabl türüne kayan, sembolik motiflerin bulunduğu romanda dişi bir Doruk Kısrak isimli atın gençliğindeki atikliğin, asaletin ve sırtı pekliğin günbegün azalmasıyla yaşlılığının kapısına gelişini ve akabinde sahibinin onu yılkıya bırakmasını konu edinir. Ayrıca TRT 1974 yılında kitabın dizi uyarlamasını yayımlamıştır. Yılkı, TDK’de “Yaşlanmış veya iş göremez olduğu için kışın beslenmesinden kurtulmak istenilerek sahipleri tarafından başıboş bırakılmış at veya eşek sürüsü.” anlamına geldiği gibi “ehlileştirilmemiş at” manasında da kullanılır. Doruk Kısrak, annesinin rızası olmayan bir birliktelik nihayetinde doğar. Gençken çevik ve hızlıdır, yarışmalarda sahibine para ödülleri kazandırmıştır. Takiben Doru anne olmuştur, yaşlandığında Doru’nun masraflarından kurtulmak isteyen sahibi onu yılkıya bırakır.

Sadakatleriyle nam salmış atlar, evini bırakmak istemez. Kitapta şu tümce ile anlatılır vaziyet, “Ev, kendisinindi. İbrahim kadar, karısı, çoluğu, çocuğu, öküzler, inekler, keçiler, tavuklar kadar Dorukısrak’ındı bu ev.” Taşlarla kovalanan Doru, açık ovalara bırakır kendini. Çılgır adında erkek bir ata rast gelir. Çılgır, Doru’dan hoşlanır ve birlikte yolculuğa devam ederler. Daha sonrasında liderleri Aygır olan genç ve yavuz bir atın sürüsüne dahil olurlar, kurtların saldırılarına maruz kalsalar da Aygır’ın liderliğinde onlardan kurtulmayı başarırlar. Doru zafer sonrasında kendisini kötü hisseder ve sürüden ayrılarak başka bir köyün kapısına dayanır. Neredeyse ölme safhasına girmiş olan Doru’nun hastalığını hayırsever bir köylü onu himayesine alarak tedavi eder. Özenli bir bakımın ardından tekrar kendi sürüsüne katılan Doru, Çılgır’ı sürünün içerisinde bulamaz. Çılgır, Doru sürüden ayrıldıktan sonra yaşanan bir çatışmada bir kurdun azılı dişlerinin arasında kurban olmuştur. Ancak Doru onun ölüsünü göremez ve umutla onu beklemeye devam eder.

İbrahim, Doru’nun yılkılık süresince çetin kış şartlarına ve kurdun kuşun yemi olmamış olmasından haberdar olur. Güçlenmiş ve eski günlerini aratmayan haline kavuştuğunu öğrenir, tekrardan Doru’yu kendi himayesi altına almak ister. Doru’nun tayı ile onu alıkoymayı aklına koyar. Fakat bunu beceremez ve Doruk Kısrak ile tayı birbirlerine kavuşarak sahipleri İbrahim’in köyünden uzaklara göçerler.

Kitaptan Altını Çizdiklerim:

Tokluk, hayatı düşündürür. Toklukla birlikte, hayatla olan bağlar artar, kavileşir. Tokluk bir gâvur şeydir. İyi bir gâvurluktur tokluk. Kini azaltır, hoş görürlüğü arttırır.” (Sayar, 2025, s. 48)

“Olan olur ya zavallı Doru’ya. Garip kısrak bir çukuru doldurur ya… Allah da İbraam’dan ahir sorarmış… Doru’ya faydası ne bunun? Allah acı bir tokat olmalı. Her kim ki kötü bir amel peşinde, indirmeli şamarı…” (Sayar, 2025, s. 61)

“Her işin ivazsız olanı güzeldir. Huzur ve mutluluk ivazsızlıktan doğar.” (Sayar, 2025, s. 86)

“Gözü kör olsun yokluğun. Yokluk bel kırar, adamı insanlıktan cüda eder. Kalp paraya çevirir. Bunun burasına yokluk denmiş. Allah beni kurtardı, cümlesini kurtarsın.” (Sayar, 2025, s. 12)

“Para şahine benzer. Gökten alimallah turnayı indirir, istediğin kadar zora çek. Oğlum, paranın açmadığı kapı gördün mü hiç?” (Sayar, 2025, s.13)

“İki türlü yılkı atı olur. Hatta üç türlü. İki türlüsü can yongası, bir türlüsü gözden çıkmışı, hesaptan düşülmüşü, defterden silinmişi…” (Sayar, 2025, s. 45)

Abbas Sayar’ın Eseri

Yılkı Atı — Abbas Sayar was originally published in Türkçe Yayın on Medium, where people are continuing the conversation by highlighting and responding to this story.